27/01/21

★ "KİM ÖLDÜRDÜ İÇİNDEKİ ÖĞRENME AŞKINI?" ★

"Bizi kirlerden arındıran su bile eğer bekletilirse kokmaya başlar. Çünkü suyu böyle berrak yapan hareketliliğidir. Vücudunun üçte ikisi suyla kaplı insan, kendini öğrenmeye kapattığında, heyecanını kaybettiğinde yani, durduğunda hiç kokmaz mı?"
Tuğba Akbey İnan

"Bir işi çok iyi, hatta en iyi bir şekilde yapamayacaksam hiç yapmayayım, anlayışına mükemmeliyetçilik adı veriliyor. Bu bizim en büyük düşmanımız çünkü çok sinsi. Kendini bize iyi bir şeymiş gibi kabul ettirdiği için onunla savaşmak bile aklımıza gelmiyor. Yani hiçbir şey yapmasanız, hiçbir şeye emek vermeseniz bile mükemmeliyetçi olabiliyorsunuz. Hiçbir şey başaramasanız bile kendinizi rahatlıkla mükemmelliyetçi olarak nitelendirebiliyorsunuz..."
Semih Uçar


🔃Kitapta altını çize çize bitiremediğim o kadar çok sayfa var ki...  

-Benim gibi öğrenme meraklısı,
-hayatında daimî öğrencilikten her zaman çok mutlu olan bir bireyin bile,
-hayretler içinde okuduğu,
-kendisinde düzeltmek üzere birçok not aldığı ciddi ve önemli konular...


Çocuk Gelişimi Lisans Bölümü alan derslerinden birkaçı şöyle:

✔️Çocuklukta Yabancı Dil Öğretimi Olarak Türkçe Öğretimi
✔Çocukluk Döneminde Türkçe Öğretimi
✔Erken Çocukluk Döneminde Yabancı Dil Eğitimi

 Bölümüme ne kadar severek isteyerek devam ettiğimi artık biliyorsunuz :) İnsan ne yaparsa yapsın aşkla yapınca, aslında hiç de o niyetle sahip olmadığı bir kitabın dahi ileride kendisine meslekî anlamda nasıl da rehberlik edebileceğine hayret ediyor :) 

 Niyetlerinizde samimi olunca karşınıza çıkan insanlar, o insanların size yönderlikleri, eserleri, yazdıkları konuştukları da o yolda nimetleriniz oluyor.

Alıntılamam, değinmem gereken çok yer var ama onca konuyu, ne yazmaya ne anlatmaya doyum olur.

O yüzden bu kitabı;
-dil öğrenme ile birlikte öğrenmenin her türüne bakış açınızı değiştirmek için,
-iletişime, (çocuk/yetişkin/ebeveyn/) insan ilişkilerine dair şimdiye kadar zihninizde yer edinmiş, kök salmış klasik tutumlarınızdan, umutsuzluklarınızdan kurtularak bambaşka bir şekilde bakmak, dönüşmek ve ezberlerinizi bozmak için mutlaka edinmelisiniz.

 Tuğba hanımın okuyucularına, dinleyicilerine her zaman öğütlediği en önemli konulardan biri azın bereketine inanmak: "Bir ömür her gün 5 saat dil çalışamayız ama her gün yarım saat ayırabiliriz. Bir ömür her gün 100 sayfa kitap okuyamayız ama her gün 5 sayfa okuyabiliriz. Her gün çocuğumuzla 5 saat vakit geçiremeyiz ama on dakika geçirebiliriz..."

 EZBER ET!

Beni en çok etkileyen yerlerden biri ise burasıydı :) Bir Polyglot ve bir İletişim Uzmanı'nı aynı paydada birleştiren, hem fikir eden O konu!

CÜMLE KALIPLARI EZBER ET! 😄

✔Semih Bey de cümle kalıpları ezberlemenin, alıştırmalara oradan başlayarak çeşitlendirmenin dil gelişiminde önemli bir yer kapladığına işaret ediyor;

✔Şimdiye kadar fayda görmediği iletişim dilinden yakınanlara da Tuğba hanım fayda göreceklerini düşündükleri, o heves edip arzuladıkları iletişim dilini kullanmak isteyenler için kriz anlarında söylenmesi gereken cümle kalıplarını ezber edilerek yola çıkılırsa o şekilde başlamanın daha kolay olacağını ve o dilin kendi etimiz kemiğimize bürünerek, üslubumuza göre zaman içinde şekil alıp oturacağını salık veriyor.

Muhteşem bir olay değil mi?! 😃

Dediğim gibi kitabı hatmederek okudum sevgili dostlar :)

İçim içime sığmayarak, bitmesine hiç acele etmeden okuduğum elimden düşüremediğim bir eser olmuş diyebilirim...

★ Son olarak Semih Bey'in şu satırları ile yazımı nihayete erdireyim:

-Belli bir yaştan sonra dil öğrenmek eskisine kıyasla daha zor ise o zaman daha iyi ya, diyor Agnieszka Murdoch. O zaman dil öğrenmek için çok güçlü bir sebebiniz daha var. Bu beyniniz için daha iyi! Çünkü bu beyninizin daha çok çalışacağı anlamına geliyor!

Yetişkinler de çocuklar kadar bir dile maruz kalırsa elbette onlar da çocuklar kadar hatta onlardan daha iyi öğrenebilir, bunun beyin plastisitesindeki sihirli bir değişimle ilgisi yok! Daha fazla maruz kalma ile ilgisi olabilir en fazla. Hatta yetişkinler birçok yönden dil öğrenme konusunda çocuklardan daha avantajlı... diyerek devam ediyor kitap.

 Ama ben burada bitirmek zorundayım ne yazık ki :)

 Dilerim okuru ve baskısı bol olan kitaplardan birine dönüşsün bu güzel eser.

Çünkü ben, "Çocuklar İçin Yazmak" kursunda Yazar Fatih Erdoğan hocamızın da sürekli belirttiği üzere inanıyorum ki "İYİ KİTAPLAR 
ELBET HAKETTİĞİ YERE ULAŞIR." 











10/01/21

NEDEN "ÇOCUK GELİŞİMİ" OKUDUĞUM İÇİN ÇOK MUTLUYUM.



Dr. Rob MCNEILLY'nin 
(Psikiyatri Uzmanı/Psikoterapist) *Klinik Uygulamalarda Eriksonian Çözüm Odaklı Hipnoterapi webinarında, bize keyif veren alıp götüren anların uzantısının dahi hipnoz olduğunu duyduğumda hiç şaşırmadım. Çünkü Tssb (travma sonrası stres bozukluğu) ve benzer birçok alanda psikolojide uygulanan tekniklere dair ilgi/alakam okumalarımdan dolayı aşina olduğum konulardan biri de hipnoterapi tekniği idi. EFT, NLP, EMDR vs...

Yalnız webinarda dikkatimi çektiği üzere bizim toplumun popüler olan her konu gibi bilinçaltı konularında da işi sulandırmaya başladığı çok belliydi :) 

Bizim uzmanlar ve danışanlar kendisine bilinçaltına inmek için hipnoterapiden nasıl yararlandıklarını sordukça, McNeilly ısrarla; danışanlarında hipnoterapi tekniğini onların bilinçaltına inmek için değil, gayet farkında olduğumuz bilinçli hallerimiz üzerinden çözmeye çalıştıklarını vurguladı seminer boyunca. 

Hülasa; sevdiğimiz şeyleri yaparken hissettiğimiz olumlu duyguları, kaygı, endişe, korku, panik anlarında da düşünerek hipnoz anlarına geçiş yapabiliriz. Bunu sürekli tekrar edersek zamanla o trans halini hızlandırabiliriz.

Hipnozlarımızdaki trans halini, zor durumlarımızda "BİLİNÇLİ" bir şekilde öğrenmeyi başarabilirsek, zaman içinde bu öğrenme kalıcı hale gelir ve bu sayede otomatik olarak "BİLİNÇALTI"na da yerleşir.
Tabii yine birtakım öğrenilmesi gereken teknikler, irade ve istikrar gerekli.



Yine bir gün öncesinde Prof.Dr. Necdet Neydim hocamızın *Çocuk Edebiyatında Cinsiyet Ayrımcılığını Nasıl Aşabiliriz webinarında geleneksel masallarda geçmiş zamanlardan itibaren bilerek veya bilmeyerek vurgulanan cinsiyetçi karakterleri ve cinsiyetlere yüklenen birçok rolü hayretle dinledim...
Halbuki çoğu ezbere bildiğimiz masallardandı!

Oysa ne çok alt mesaj yatıyormuş basit bir Pinokyo hikayesinde bile, onu gördüm...

~

Çok severek katıldığım bir diğer webinar ise yine *Masallarla Çocuk Terapisi üzerine idi.
Adı üzerinde Terapi bir iyileşme/iyileştirme hâli. Konu "Çocuk" olunca da işin içine oyun da giriyor, masal da...

Bu konu özeti webinardan da yine çok iyi bildiğim lâkin aklıma kazınan nokta şu oldu: Psk.Dan. Gizem Yılmaz hocanın üstüne basa basa ifade ettiği gibi; Tüm bu teknikler iyileşmenin bittabii bir parçası. Bazen sadece tek bir metod fayda sağlarken, bazen sorunu çözmek için birden fazla teknikten faydalanmak gerekebilir.

Şimdi gelelim neden ÇOCUK GELİŞİMİ bölümü okuduğum için bu kadar mutlu gururlu ve de umutlu oluğuma.:)

İnsanın kendini tanıma yolculuğu çok derin bir süreç. Tabii bunu isteyen ve o yolda olanlar anlayabilir yalnızca.
Çünkü inanılmaz deneyimler yaşasa da insan kendini tanıma noktasında pek bir yol katetmemiş de olabilir...

20'li yaşlarda üniversite okumak zorunlu eğitim sürecinden sonra hemen hemen birçoğumuz için olması gerekenlerden biridir. Bilirsiniz onca yıl dirsek çürüttükten sonra daha fazla dirsek çürüterek artık gerçek hayata atılmak için bir meslek edinmeye, etikete (!) ihtiyaç vardır ve kariyer basamakları için modern zamanda olmazsa olmazlardan biridir üniversite eğitimi!

Fakat 30'lu yaşlara gelip de az çok kendinizi tanımaya başladığınız bir dönemde, şöyle ki; bilinçli ve bilinçdışı yargılarınızı daha iyi tanımladığınız, gerçekte nelerin bilinçli tercihiniz olduğu gibi birtakım önemli noktalara hakim, tamamen içsel motivasyonunuz ve disiplininiz ile emek verdiğiniz işlerin sizi daha fazla tatmin ettiği ve artık hangi 
yeteneklerinizi daha fazla öne çıkarmak istediğinizi bildiğiniz bir dönemde, yeniden akademik hayata atılmak öncelikle takdir edersiniz ki inanılmaz bir mutluluk kaynağı 😊

Yıllardır özümde ne varsa ve o yolda içimde/dışımda ne kadar kendime dair birikim/yatırım yaptıysam hepsinin karşılığını aldığım ve verdiğim bir bölümdeyim diyebilirim.

Psikoloji, edebiyat, sağlık, yazarlık, editörlük, psikolojik danışmanlık, aile danışmanlığı, felsefe, sosyolojik/kültürel konular, insan'ı ve insan ilişkilerini anlamaya problemleri çözmeye dair birçok test, sanatsal faaliyetlerin de içinde olduğu birden fazla teknik/terapi bütününü ele alan geniş kapsamlı bir bölüm.

Şimdiye kadar ilgimi çeken, beni içine alan, derinleştiğim, bir şekilde müdavimi olduğum her konuyu değerlendiren, tüm süreçlerimi en baştan, çocukluktan itibaren kapsayan bir bölüm.

O yüzden hayatı boyunca öğrenmeyi, kendini geliştirmeyi çok sevmiş ve öğrendiklerini hayata geçirdikçe mutlu olan, kendisi iyileşirken her zaman etrafına da ışık olmayı tercih eden, bilhassa çocukları çok ama çok seven, kendi anneliğinden önce ve sonrasında da tüm çocukların biraz annesi olmuş yüreği sevgi dolu biri için bu bölümde okumak ve bunların farkında olmak elbette ki çok heyecan verici ve büyük bir nimet :)

Dilerim bu yolculuk hep böyle bir masal gibi devam etsin...
Dualarınız ve temennileriniz ile...

Teşekkürler.








07/09/20

7 EYLÜL 2013 YENİDEN DOĞUŞ

Arka koltukta oturan kızlar ambulans sireni sesinden korktuklarını söylüyorlardı dolmuşta birbirlerine. kim korkmaz kim ürpermezdi ki zaten o sesten? duymamaya hangimiz çalışmamıştır  ya da içinde kendisinin olabileceğini  yahut bir yakını için orada olmak zorunda kalabileceğini kim düşünmemiştir hayatında bir kez olsun?

bazen hissedersiniz olacakları, hissettiklerinizin başınıza gelebileceğinden korktuğunuz için harekete geçemez kilitlenirsiniz seyredersiniz sadece içinizi yiyip bitiren tedirginlikle her şeyi. olsun ve bitsin!

şanslıyım evet. çok şanslıyım hem de. istediğim şeyleri elde edebildim bu hayatta, hayalini kurduğum bir çok şeye sahibim. dualarımı yaşarken bulduğum için kendimi sürekli şükrederken, ellerim semaya açık halde hacet kapılarında tüm sevdiklerime ve sevenlerime duacıyım...

7 Eylül 2013 Cuma gecesini Cumartesi sabahına bağlayan gece. ne müthiş korkunç bir gece! hatırlamak istemediğim kabus dolu saatleri ve günleri getiren gece.arka arkaya gelen iki hamilelik sözde sorunsuz geçirilen ikinci bir 9 ay ve son günlerde art arda gelen feci sıkıntılar ve işte o gece... o inanılmaz beklenmedik olayları meydana getiren doğum anı! hastaneye apar topar yetişme acil ameliyata alınma ve ameliyat sırasında yaşanılan komplikasyonlar sonucu yine saatler sonra apar topar başka bir hastaneye kaldırılma ölüp ölüp dirilme aynı gün tekrar 2. kez ameliyata alınarak doktorların hayata döndürme çabaları, bebeğin ilk hastanede bırakılması, herkesin benim peşime düşmesi, bitmek bilmeyen dakikalar saatler...

hepsini yaşadım. evet bunların hepsini yaşadım. ne yaşadığımı, bir yılı bin yıl gibi nasıl geçirdiğimi sadece ben biliyorum.

Yazmak benim için yürüyüş yapmak gibi/ ruhumun sporu bu çünkü, diyen ben, bunları yazıp yazmamak arasında ne kadar cebelleşti bir yıldır ve sonunda bu parmaklar bu cesareti nasıl topladı sadece ben biliyorum.

kimse böyle olmasını bunların yaşanmasını istemedi. bazen size sadece seyretmek kalır. oldu ve bitti. sıradan bir sezaryen ameliyatı gibi en fazla yarım saat içinde çıkacaktım, ikinci bebeğimi de ilki gibi hemen emzirmeye başlayıp kucaklayacaktım belki ama olaylar öyle gelişmedi. odaya yaklaşık 3-4 saat sonra alındım bilincim açık yarı baygın halde aşırı kan kaybından kalbim ağrımaya başlamış doktora saçma sapan sorular soruyorum, başımda hemşireler anestezi uzmanları ve ailem feryat içinde.  ta ki neden sonra başka bir hastaneye sevk edilme kararım verildi: "ambulansı hazırlayın!"

ambulans mı? ne? ölüyor muyum yoksa? tir tir titreyen sancılar içindeki bedenim sedyeyle ambulansa taşınmam hızla giden ambulansın içinde baygın halde inlemelerim... durmak bilmeyen kanama. hepsi izlediğimiz bir filmin içinde alelusul işlenmiş kötü ve abartılı, birazdan hiç de alakası olmayan başka bir sahneye geçerek hemen unutulabilecek bir senaryodan ibaret olsaydı keşke. olmadı.

taksiyle, ambulanstan daha evvel gelen annem babam kardeşim ve ambulanstan inip başımda en az benim o anki yüzüm kadar beyaz olan yüzüyle, elimi tutarak sedyenin inmesine yardım eden eşim... hepsini yaşadım; hepsini ben ve onlar birlikte yaşadık. daralan nefesimle titreyen parmaklarımla hiç unutmadan o günleri hatırlayarak yaşıyorum hala. doktorumun, yeni doktor ve ameliyat ekibine neler yaşandığını, acele edin lütfen tekrar ameliyata alınmalı diye ağlayarak anlatışını ben yaşadım. n'oluyor diye sormaya çalışırken tekrar nasıl bayıldığımı hatırlıyorum. sonrasında kan ter içinde hastanedeki tüm uzman ekibin ameliyathaneye koşturmasını, eşimden ikinci ameliyatta olabilecekler için doktor ve hemşirelerin ağlayan gözlerle nasıl izin istediklerini ise ailem biliyor. yakınlarımıza kan bağışı için deli gibi telefonlar ederek nasıl haber verdiklerini, dualar ederek saatler boyu beni tekrar canlı görebilmek için nasıl çırpındıklarını, benimle birlikte nasıl ölüp ölüp dirildiklerini onlar biliyor.

ameliyathane kapısından çıkıp, kendisine doğru yaklaşan yorgunluktan bitkin haldeki doktora koşar adım giderken, onun yüzündeki ifadeden binlerce anlam çıkarıp saniyeler içinde milyon tane düşünceyle boğuşurken, "kurtuldu!"cümlesini duyunca neler hissettiğini ise sadece eşim biliyor. doktorun, rahime tampon yaparak kanamayı durdurduklarını zannederken, takviye için kan vermeye başladıklarında vücutta kan pompalanınca kanamanın  tekrar devam ettiğini görerek nasıl şok olduklarını  ve mecburen ikinci ameliyata karar vermek zorunda kaldıklarını ve sonrasında neler olduğunu anlatışını, dizlerinin bağı çözülmüş vaziyette, büyük bir kalp çarpıntısıyla, düşüp kalmamak için direnerek dinlerken neler hissettiğini de sadece O; eşim biliyor. vücudumda hiç kan kalmayışını, 23 ünite kan verilişini, ikinci kez ameliyata alınırken ilahi kaderin bir tecellisi olarak hastanenin en iyi uzman ekibinin orada oluşunu, tansiyon 0 nabız 0 bilinç kapalı halde iken hayata yeniden dönüşümü onlar biliyor, bense hala hatırlıyorum. yoğun bakıma alınırken solunum cihazlarına bağlı oluşumu, ayılmaya çalışırken nefes almakta zorlanışımı ve kendimi uykuya tekrar ümitsizce nasıl bıraktığımı, bebeklerimi hiç aklımdan çıkarmayarak ağlayışımı dua etmeye çalışırken hiç bir şey hatırlayamayışımı ben hala hatırlıyorum. 4 gün yoğun bakımda neler yaşadığımı psikiyatristlerin yanıma gelerek bu kızın şimdilik uyutulmaya da ilaca da ihtiyacı yok bir kızı bir oğlu varmış o kendisinde aradığı gücü bulmuş diyerek birlikte birbirimize güç verdiğimizi,  profesorlerin anestezi uzmanlarının hemşirelerin hastanenin gündemine oturan hasta kız olarak başıma gelip benden dua isteyişlerini bize dua et senden başka hiç bir şey istemeyiz sen mucizesin kızım! sözlerini... hepsini hatırlıyorum. mavi gözlü sarı saçlı güzeller güzeli doktor Zeynep'in şah damarıma kateteri takarken beni rahatlatmak için neşelendirmeye çalışması, lokal anestezi sırasındaki çabaları, endişe ve heyecanı... kendi nöbet günü olmamasına rağmen yoğun bakım ünitesine durumumu merak edip gelerek  ettiği tatlı sohbeti...yoğun bakım ünitesi nedir sağlık personelinin karşısında anadan üryan onlara kendini bırakmak nedir çok iyi biliyorum. eşimi annemi babamı görmek için ne bahaneler uydurduğumu 4 koca günü geceli gündüzlü artık bilincim de açık halde iken orada nasıl zor geçirdiğimi ben biliyorum. bir yudum çay ve ekmek arası 3-5 lokma için hemşirelere nasıl nazlandığımı, kuzenimin ilk gün beni görüp yoğun bakım kapısından tanıyamadığı için geri dönüşünü ben biliyorum. beni o kadar şiş ve kansızlıktan beyaz bir halde görünce ağlayışını, saatler boyu ameliyatta kalışımı düşünüp onların hissettiklerini anlamaya çalışınca benim de ağlamaya başladığım o anları hatırlıyorum...

sonrasında geçirdiğim zor günleri nasıl toparlanmaya çalıştığımızı herkesin yanımda nasıl destek olduğunu benim de oğlumla ikinci kez yeniden doğuşumu büyük bir patlama yaşayarak hayata bakış açımın her şeye yaklaşımımın nasıl değiştiğini çocuklarım ve eşimle neler atlattığımı biz biliyoruz. annemin babamın kardeşimin nasıl an be an yanımda olduklarını hayatın hem çok güzel hem de ne kadar boş olduğunu sürekli anımsayarak geçirdiğimiz koca 1 yılı sanki hem bir gün hem  de bin yıl gibi nasıl geçirdiğimizi biz biliyoruz.

doğumun gerçekleştiği ilk hastanede arkamda kalan oğlumu ikinci hastanede yoğun bakımdan çıkana kadar 4 gün boyunca göremeyişim, kızımın o 1 haftalık yokluğumdaki hırçınlığı, eve dönüşümde eşimin sarılarak gece hıçkırıklar içinde ağlayışı... hepsini biz yaşadık birlikte atlattık!

bu kadar hayat dolu ve güçlü biri olduğum için şükrediyorum. sevdiğim adamla evlenebildiğim için ve çocukluktan beri hayalini kurduğum bir kız bir oğlan çocuğu hayalime kavuştuğum için şükrediyorum. çoğunlukla bir başıma iki çocukla her işin altından kalkabilme gücüne sahip olduğum yaşadıklarımdan büyük dersler çıkarabildiğim Allah'a daha fazla yaklaşabildiğim ve bana tekrar yaşama şansı verdiği için sonsuz şükrediyorum. iyi bir kul olabilmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. her şeyin mükemmel olmasına gerek yok elbet, 3 günlük ölümlü dünyaya tapmamam gerektiğini çok iyi biliyorum. sahip olduklarıma sadece nefes alarak sağlıklı olabildiğime tüm ruhumla şükrediyorum.

7 eylül 2013 tarihinde TARIK ENES KARA VE ANNESİ böyle doğdu.

EDİT: Bu Yazı 2014 yılında yazılmıştır. Yazar, kendini artık o kadar da olayların içinde hissetmiyor, sahiplenmiyor, farkındalıkla gözlemci olarak bakabiliyordur tüm olanlara...

💗

24/08/20

SUBHANALLAH ♡

Namaz sonrası tesbihatı çekerken Subhanallah'ta hep bir dalıp gidiyorum; her defasinda onu mutlaka diğer zikirlerden fazla çekiyorum.
-
Bu sefer şaşmayacağım, dalmayacağım! diye zihnimi zapt eylersem, şart koşarsam kendime ne âlâ!
Peki dalıp gidemeyeceksem mânâ alemlerine, kaptiramayacaksam kendimi, o hâlde zikretmek ne mânâ? :)
~
Neyse ki kıvrak zekâmla hallediyorum yine bunu da; zaten her 33'te var olan o sınırı belirginleştiriyorum tesbihte iyice, hoop ayılıp toparlıyorum kendimi zikrin hemen bitişinde... :)
~
Baktım sonra, durdum düşündüm bunu, sordum kendime:
-Peki bu gidiş nereye? 
😅
Çocuk gibi bu yaşimda (33) hâlâ hayret makaminda olduğumdan mi daha fazla SUBHANALLAH! çekiyorum aşk ile?
Başladim tefekküre;
içimdeki o muzip meraklı kiz çocuğunun sesiyle
~
Ağacın yeşiline, koyun karnı bulutların güzelliğine, gökyüzünün maviliğine, kalp uçuran o eşsiz tüm nağmelere, müziğe, melodilere...
İzlediğim filmdeki bir repliğe, romandaki  karakterin cazibesine, bir dervişin ilhâm verici sözüne...
Varoluşun, yaradılışın tüm hikmetlerine, canlılardaki bilinçdışına ve bilince...
Hayretlerden hayret beğenmelerime...
~
Dünya hayatının tüm karambolleriyle dağılıp duran kendi bilincimi bile,
yine kendisine hayran bırakan,
kalbimde pirpir edip duran çocuksu coşkunun o büyüsünün peşine, takılıp gidiyorum işte ahh binbir hevesle!
~
Öğrendiği her bilgiyi artık sadece hatırladığını bilerek, her birini ervah-i ezelden belleyip de geldiğine emin, teslim, mutmain bir kalple şükür de güzel ve elbette tüm diğer zikirler de...
~
Lâkin akıl ve bedenin birçok imkâna kolaylıkla ulaştığı bu devirde,
ısrarla uzun uzun SUBHANALLAH! çekmek, hayretimin şükrünü edâ etmenin bir çeşididir belki küçücük bir seccade üzerinde...
~
Şükret...
Sonra şükrettiğin için yine ŞÜKRET 
🤲🏻

GEZİ

Varlığını zillet ve tevazu toprağına göm, toprağa gömülmeksizin biten dane semere vermez.
-
#Ataullahİskenderi
Hikem-i Ataiyye
~
Evlâtlar büyüyor, onlar büyürken gittikleri mekânların ruhu ruhlarına siniyor.
-
Planlı, plansız gittikleri her yeri sadece gezmeye değil, üstâd @ibrahimtenekeciii 'nin tabir ettiği üzere, bir büyüğü ziyaret eder gibi görmeye gittiklerinin bilinci ile hâl hatır güdüyorlar...
Küçücük yaşlarında bu idrake varmış olmaları, onlara bu farkındalığı kazandırmış olmak da az bir şey değil sanki :)
#şuur #bilinç #farkindalik #idrak #gezi #ziyaret #Camii #CamlicaCamii #tasavvuf
#tefekkur #tefekkurgezileri #İslam #medeniyet #mosque #İslamiyet #sukur #thxforGod #parentsdaily #ebeveynolmak

#ebeveyngünlüğü
#777 #918197185 #8888 
#ilahiguc #ilahikoruma
#sayilar #sifalisayilar
#numeroloji #sifrelisayilar 

31/01/13

Çoluklu Çocuklu İlk Doğum Günü

Bugün biricik kocamın Can'ımın Doğum Günü. Fazla detaya girmek istemiyorum ama tabi tahmin ettiğiniz üzere zaten içim kıpır kıpır, sabah beri bir neşe bir coşku zıplıyorum kafam tavanlara çarpıyor falan durumları. Gerçi Nisa Deniz doğduğundan beri bu coşkusal enerji bu haz hep var bizim evde ama söz konusu doğum günleri olunca insanın eli ayağı birbirine dolaşıyor...

Tıpkı bugün ben de olduğu gibi!

Sonuçta yaşınız kaç olursa olsun istediğiniz kadar yaş alın doğum günleri herkes için özeldir ne kadar sıradan bir gün gibi geçirilip atlatılmaya çalışılsa da öyledir, özeldir, o gün sizin gününüzdür çünkü. Ben bu konuda hep 5 yaşındaki çocuk kadar enerjik ve dinamik kalacağım en azından...

Bütün bu özelitelere, hazırlanmalara telaşa koşuşturmalara süslenip püslenmelere geceye misafirlere biricik sevgilime en güzel şekilde hazırlanmacalara rağmen bir gerçek var ortada;

Artık Ben Bir Anneyim! Beni unutmaaaaağğğğ annneeaaaağ diye kulaklarımızın pasını silecek şekilde çığlıklar atan bir bızdık var ortada!

Tabi ki de her şeye rağmen bugün kocamın günü olsa dahi önceliğim yine kızımdı. Her zaman ki gibi sabah kalktım sütünü içirdim, altını değiştirdim, üstünü başını giydirdim, meyvesini yedirdim, kahvaltısını yaptırdım, uyuttum, uyandı oynaştık, eğleştik, seviştik, öpüş-koklaş tekrar doyurdum, tekrar uyuttum, yine uyandı sebze püresini yedirdim, yürütecine attım biraz kendi oyalansın artık canım aaa! dedim vesaire vesaire... Bu arada birmilyonişimigücümü de halletim tabi. Kızım için tüm bu rutin işlerimizin birini bile atlasam vicdan azabından içim içimi yer, kafamdaki soru işaretleriyle gecemizi zehredebilirim çünkü. Biliyorum çünkü her anne de olduğu gibi var bende de o potansiyel o DELİ ANNELİK hali!

Artık kendimi süsleyip püsleyeyim dedim ki içeriden bir ses, "Kızım bu altına yaptı herhalde!" diye feryat ediyor. Tamam dedim 5 dk da beşiktaş hemen hallederiz diyerek hoppala zıppala kucağıma aldım yatağımıza yattık altımızı açtık ki bir şey yok!

Ay nasıl mutlu olduuum, o alt değiştirme törenimizi o anlık da olsa savuşturduğumuza anlatamam derken, anlatamayacağım zaten. Çünkü katı bir bok! evet kaka diyerek masumlaştırmanın bir lüzumu yok bildiğiniz katı bir bok yatağımın üzerinde duruyordu! Alt değiştirme takımlarını da kaldırmıştım boş diye görünce ve o da yatağıma düşmüştü! ={

Şimdi bu durumda sizin bildiğiniz Sevilay ne yapardı?

a) şaşkınlıktan donakalır
b) midesi bulanıp çoluğu çombalağı öylece bırakıp lavoboya kusmaya gider
c) anneeeeeaaa! diye çığlık atıp kayınvalidesine yardım çığlıkları atar
d) tabi ki bütün soğukkanlılığıyla o boka direk elini bulaştırmasa da onu yataktan bir şekilde alıp atar (Islak Mendiller Sağolsun!)

Evet sevgili arkadaşlar tabi ki de D şıkkı! Dedim ya canım ne çabuk unuttunuz; ARTIK BEN BİR ANNEYİM! diye... ben sadece bir SEVİLAY değilim, Anneyim, Eşim, Ablayım, Evlatım, Gelinim ve daha bir sürü şey...

Kıssadan Hisse; Hep dediğim gibi insan yavrusunun bokunu bile yer bu sevgiyle... Ha bir de Doğum günleri hep güzeldir insan yaşlanıp yaş alsa kocasa! bile.

Sağlıcakla Kalın

16/01/13

ÖZLEM

Bir zamanlar ben bekardim. Mini mini bir kizdim. Hatirliyor musunuz? (hala mini miniyim sukur o pek degismedi de:P) Yani cok tuhaf...

Lisedeydim; sonra bambaska bilmedigim bir yerlerde yeni bir hayat kurdum pur cesaret! uni.de de okudum gayet de basarili oldum. Sonra is guc kariyer hirsi vs...

Ama unutmadigim ne cok sey yok! unutkanim kisacasi :) Lakin bir seyler var elbet; annemin aksamlari yemek sonrasi demledigi cayi, babaevinin verdigi o zamanlar hic de farkinda olmadigim! o rahatlik ile yere cokmus vaziyette benim bardagima sira gelene kadar yayilmayi, arada bir baktigim dizileri soyle bir seyrederken ara ara izledigim icin de annemi babami kardesimi sorularimla darlandirdigim! vakitleri...

O hesapsiz kitapsiz meger guya sorumluluklarla yuklu oldugumu sanip da ne kdr sacmaladigim o gunleri! ozluyorum :) herseyi ama herkesi hem de... istisnasiz.

Ne kadar mutlu olursam olayim bu huzun kokan bir yani hep cocuk kalan Sevilay'i bile ozluyorum ben. Insan kendini sevmeli once...

Ben kendime deger verip cok sevdigim icin elimdekilere bu kadar sarilip simartiyorum onlari.

Iyi ki de yapiyorum boyle. Ozleyin... Ozlem hayata asilip duran baglarinizi guclendirir kalplerinizi yumusatir. Ozlemek guzeldir ;)